Cehmiyye Mezhebi Nedir? Psikolojik Bir Mercekten Bakış
Bir Psikologun Meraklı Girişi
İnsan davranışlarının arkasında yatan temel motivasyonları anlamaya çalışan bir psikolog olarak, zaman zaman insanların kader, özgür irade ve sorumluluk gibi kavramlarla ilgili düşüncelerini gözlemleme fırsatım oluyor. İnsanların nasıl kararlar aldığını ve bu kararları hangi inançlarla şekillendirdiğini anlamak, psikolojik açıdan oldukça önemli. Bugün ise, kelâm tarihinin ilginç ve tartışmalı akımlarından biri olan Cehmiyye mezhebine odaklanacağım. Peki, bu mezhep neyi savunur ve bireylerin düşünsel dünyasında nasıl bir etki yaratır? Cehmiyye, insan iradesinin tamamen dışsal bir güç tarafından belirlendiğini savunur. Bu görüş, psikolojik anlamda insanın içsel gücünü nasıl şekillendirir? Bu yazıda, Cehmiyye mezhebinin felsefi temellerini psikolojik açıdan inceleyecek ve insanların özgür irade ve sorumluluk anlayışlarını nasıl etkilediğini ele alacağım.
Cehmiyye Mezhebi: Temel Görüşler
Determinist Bir Perspektif: İnsan Özgürlüğü ve İrade
Cehmiyye mezhebi, 8. yüzyılda İslam dünyasında ortaya çıkmış ve özellikle Cehm b. Safvân tarafından savunulmuştur. Bu mezhep, insan iradesinin tamamen dışsal bir güç, yani Allah’ın kudreti tarafından belirlendiğini öne sürer. Cehmiyye’ye göre, insanların fiilleri ve davranışları, her şeyin takdirini belirleyen ilâhî kudretin zorlayıcı etkisiyle şekillenir. Başka bir deyişle, insanın yaptığı hiçbir şey, kendi iradesine veya tercihlerine dayalı değildir; her şeyin arkasında ilâhî bir zorlayıcılık vardır.
Bilişsel Psikoloji Perspektifi: İrade ve Kontrol İllüzyonu
Bilişsel psikoloji, insanların olaylara nasıl anlam verdiği ve bu anlamların onların davranışlarını nasıl şekillendirdiği üzerine yoğunlaşır. Cehmiyye mezhebi, insanın özgür iradesini reddederken, aslında insanların yaşamlarını nasıl anladıkları ve kontrol ettikleri konusunda ciddi bir etkiye sahiptir. Kontrol illüzyonu adı verilen bir kavram, insanların, kontrol edemedikleri durumlarda bile kendilerini kontrol ediyor gibi hissetmeleri olarak tanımlanır.
Cehmiyye görüşü, bu tür bir illüzyona dayalı değildir; aksine, insanın yaşamındaki hiçbir olayda kontrol sahibi olmadığını kabul eder. Ancak bu kabul, psikolojik açıdan paradoksal bir sonuç doğurur. Eğer bir kişi, tüm yaşantısının önceden belirlenmiş olduğunu kabul ederse, bu durumda kişisel sorumluluk duygusu zayıflayabilir. İnsanlar, kendi davranışlarını veya kararlarını değiştirme gücüne sahip olmadıklarını düşündüklerinde, bu, kişiyi pasif bir birey hâline getirebilir. Bu, bilişsel düzeyde öz yeterlilik eksikliği yaratabilir ve birey, kendi hayatını kontrol etme konusunda daha az motive olabilir.
Duygusal Psikoloji: Umutsuzluk ve Çaresizlik
Cehmiyye’nin insan özgürlüğünü reddetmesi, duygusal psikoloji açısından ciddi sonuçlar doğurur. İnsanlar, yaşamlarında karşılaştıkları zorlukları, kendi iradelerine bağlı olmadan sadece dışsal bir takdirin sonucu olarak kabul ettiklerinde, bu duygusal bir boşluk yaratabilir. Bu tür bir anlayış, insanların çaresizlik hissini benimsemelerine yol açabilir.
Duygusal psikoloji açısından, kişinin yaşamındaki olayların kontrolünün dışında olduğu hissi, özellikle depresyon ve anksiyete gibi duygusal bozukluklara zemin hazırlayabilir. Eğer insan, yaşadığı olumsuzlukları kendi dışındaki bir güce bağlarsa, bu, duygusal bir pasifleşmeye yol açabilir. Bunun yerine, insanların yaşadıkları deneyimleri anlamlandırarak, bu deneyimler üzerinde kontrol sahibi olduklarını hissetmeleri duygusal iyilik hallerini güçlendirebilir.
Sosyal Psikoloji: Toplumsal Etkiler ve Kader Anlayışı
Sosyal psikoloji, bireylerin toplumsal bağlamda nasıl davrandığını ve bu davranışların nasıl şekillendiğini inceler. Cehmiyye mezhebi, toplumsal düzeyde de önemli etkiler yaratabilir. Bir toplum, Cehmiyye anlayışını benimsemişse, bireyler daha az sorumluluk hissedebilir ve kendi yaşamlarını şekillendirme gücüne olan inançları zayıflayabilir. Bu da, toplum içinde bireylerin toplumsal sorumluluk ve özgürlük anlayışlarını olumsuz yönde etkileyebilir.
Özellikle toplumların ekonomik ve sosyal sistemleri de, kader anlayışına dayalı olarak şekillenebilir. Eğer bir kişi, toplumdaki eşitsizlikleri ve haksızlıkları sadece “kader” olarak görürse, bu, ona karşı mücadele etme veya değişim yaratma isteği aşılamayabilir. Toplumsal düzeyde, kadercilik anlayışı, bireylerin toplumsal sorunlar karşısında pasifleşmelerine neden olabilir.
İnsanın Kendi Kaderini Şekillendirme Gücü
Cehmiyye mezhebi, insan özgürlüğünü reddeder ve her şeyin, ilâhî kudret tarafından belirlendiğini savunur. Ancak psikolojik açıdan, bu tür bir görüş, bireylerin kendi yaşamlarını anlamlandırmalarını ve bu anlam doğrultusunda hareket etmelerini zorlaştırabilir. İnsanlar, yaşamlarını sadece dışsal bir gücün etkisiyle şekillendiklerini düşündüklerinde, içsel motivasyonları zayıflar ve kişisel sorumluluk duyguları kaybolur. Bu, bilişsel, duygusal ve sosyal düzeyde ciddi etkiler yaratabilir.
Bir psikolog olarak, insanların içsel dünyalarına dair en önemli tavsiyem, kendi kaderini şekillendirme gücünün her bireyde var olduğuna inanmalarıdır. Evet, dışsal faktörler ve şans unsurları hayatımızı etkileyebilir, ancak kişinin kendi seçimleri, düşünceleri ve tutumları, yaşamını anlamlı ve başarılı kılabilir. Kendi kaderinizi şekillendirme gücüne sahip olduğunuzu kabul etmek, size hem psikolojik hem de duygusal anlamda büyük bir güç katacaktır.
Sonuç: Kader ve Kontrol
Cehmiyye mezhebi, insan iradesini reddederek, her şeyi ilâhî kudretin elinde görür. Ancak bu düşünce, psikolojik açıdan bakıldığında, bireylerin özgürlük, sorumluluk ve kontrol duygularını zayıflatabilir. İnsanlar, kader anlayışlarını şekillendirirken, kendi içsel güçlerine inanmak ve yaşamları üzerinde kontrol sahibi olduklarını kabul etmek, daha sağlıklı bir zihinsel ve duygusal iyilik hali oluşturacaktır.